Köroglu

Köroglu Destani

Türk Destanlari içinde en geç tesekkül eden, digerlerine göre çok yeni bir destanidir. Türklerin, bu günkü büyük ve son yurdumuzun olan ve bunun içinde de her Türk için çok büyük bir deger tasimasi, üzerinde hayatindan fazla titremesi lazim gelen Anadolu’muzda yerlesmesinden sonra meydana gelmis olmasi Köroglu Destaninin bugüne kadar ayni tesir ve kuvvete yasamasina sebep olmustur. Hala Anadolu ve Rumeli Türkü, Köroglu Destanini bilir ve anlatildigi zaman heyecanlanir.

Bununla beraber Köroglu Destaninin da kaynagi, bütün öteki destanlarimizda oldugu gibi, önceki sayfalarda anlattigimiz asil büyük Türk destanlaridir. Motifler hayaller, muhit ve adetler bütünüyle bu destanlarimizdan alinmis ve onlarin üzerine kurularak gelistirilmistir.

Bugüne kadar duyulan Köroglu Destani rivayetleri, Azerbaycan’dan Rumeli’ne kadar uzanan genis sahada yirmi dört çesitleme halindedir. Bunlar, birbirinden farkli gibi görünse de aslindan tek bir çekirdegin etrafinda gelisen parçalar gibidir. Nitekim, hala halk arasinda söylenen Köroglu siirleri de ya birer vakia anlatmakta, ya bir güzelleme ile destandaki olaylarin çevre olarak mekanini tespit etmekte; ya bir koçaklama ile destan kahramanlarindan birini çizmekte veya birinin macerasini vermekte; yahut da türkü ile olaylari birbirine baglamaktadir.

Bunlardan da anlasilacagi üzere Köroglu Destanimiz bütün güzelligine ve tam gibi görünmesine ragmen, destan olarak tekamül devresini tamamlamamistir. Çekirdegi vardir ve tabii gelismesini göstermistir; muhtelif zamanlarda ve muhtelif ozanlarin eliyle ve diliyle ayrimlari yapilip eklemeleri eklenmis ve bunlar bir halk süzgecinden geçerek halkin o güzel muhayyilesinden de olacagini alip sekillenmistir. Fakat, yazili tespit sekli, tamami üzerinden ve nazim halinde bir tek ozanin islemesine mazhar olmamistir. Bu kisim da yapildiktan sonra elimizde tam ve mükemmel bir Köroglu Destani var diyebilecegiz.

Bugün hala degisik rivayetlerde anlatilan destanin, ana hatlariyla hülasasi su sekildedir:

Köroglu’nun babasinin adi Yusuf” tur. Bir Beyin yaninda çalismaktadir ve bilhassa atlardan çok iyi anlamaktadir. Yusuf’ un Ali adinda, yigit delikanli bir oglu vardir.

Günlerden bir gün Bey, Yusuf’ a, kendisi için çok güzel bir at seçip getirmesini ister. Yusuf da, çok gösterissiz, uyuzumsu bir tayi begenir, alir gelir.

Fakat Bey çok kibirli, gösterisi seven, burnundan kil aldirmayan ve çok zalim bir Beydir. Böyle bir ati kendisine seçip getirdigi için Yusuf’ a fena halde öfkelenir.

Halbuki Yusuf’ un getirdigi tay öyle bilinen taylardan degildir. Sulardan çikan bir aygirin dölünden gelme bir kir taydir. Kanatlanip uçma yetenegi vardir. Bakilir, terbiye edilirse esi menendi bulunmayacak cinstendir. Ama Bey, bunlarin hiçbirini anlamaz ve zalimligi üstün gelip Yusuf’ un gözlerine mil çekilip kör edilmesi buyrugunu verir. Buyrugu da, kendisi gibi zalim olan adamlari düsünmeden yerine getirirler.

Iki gözü kör edilen Yusuf köyüne döner, O uyuzumsu tayi, hiç isik görmeyen bir yerde besleyip terbiye eder ve esi menendi bulunmayan bir kir at haline getirir. Oglu Ali de o zamana kadar daha yetisip daha yigit daha gürbüz bir delikanli haline gelmistir. Baba-ogul bir arada karar verip Beyden öç almaga yemin ederler. Bunun üzerine, kir atla birlikte Bingöl Daglarina varip hayat suyunu ararlar; bulurlar ve içerler. Sudan ancak Ali ve kir at içmistir. Yusuf içememistir.

Bundan sonra dönüp, Beyin konagina yakin bir dagi yurt edinirler. (En meshur rivayetlerde bu dag Çamlibel’dir) Yusuf, oglu Ali’ ye, burada yerlesmesini saglik verir.

Babasinin bu ögüdünü tutan Ali (Köroglu) orayi yurt edinerek gelip geçenden baç almaga, haksizliklarin üstüne üstüne varmaga baslar. Bir müddet sonra babasi Yusuf ölür. Köroglu, yine babasinin ögüdüne uyarak kendisine çok sadik kirk yigit toplar etrafina. Akilli, bilgin, görgülü ve bir sohbet adami oldugunu duyup isittigini Istanbul’ dan, Kasap basinin oglu yakisikli Han Ayvaz’ i da kaçirip kirk yigidinin arasina katar:

Artik Çamlibel, Çamlibel’ deki Köroglu’ nun dünyasi tamam olmustur. Köroglu’ nun çevresinde insanlar toplanmaga baslar; Köroglu’ nun çevresinde halk küme küme ve sevgi doludur. Babasinin öcünü Beyden almak için Köroglu türlü oyunlar hazirlar, yigitlik gösterir; Köroglu nasil halkin adami, iyi ve namuslu insanlarin sevgilisi haline gelmisse Zalim Beyin de, bas düsmani bas korkusu haline gelir. Bütün Zalim Beyler Köroglundan korkmaktadir.

Babasinin öcünü almak için Beyin üstüne üstüne vardigi akinlardan birinde Köroglu, Beyin güzel Bacisi Döne’ yi görür. Gördügü gibi de vurulur Köroglu, Döne’ ye asik olur. Çamlibel Köroglu için askinin alev alev yandigi bir yer haline gelir…

Ve bir gün bu aska dayanamaz Köroglu, atina atladigi gibi varir. Döne’ yi Bey Konagindan kaçirir, evlenir. Bu evlilikten oglu Hasan dogar.

Akinlar akinlari kovalar; Köroglu çok zalimlerin hakkindan gelir. Akinlarinin birinde tutsak olur Köroglu. Yigitlerinden Güdemen, Köroglu’ nu kaçirmak için görevlendirilir. Güdemen varip Köroglu’ nu bulur.

Köroglu tutsakliktan kurtulur; kaçar. Kir atina atlar ve kir at surlarin üstünden kanatlanip uçarak geçer ve Köroglu’ nu kurtarir. Bunun üzerine aska gelen Köroglu kir ati övmege baslar.

Çamlibel’ e hasret kalmis, Döne’ sine hasret kalmis; yigitlerine hasret kalmistir. Uzaktan Çamlibel’ i görünce dayanamaz söyler:

Köroglu tepelerden bakarim,

Gözlerimden kanli yaslar dökerim,

Bunca yildir hasretini çekerim,

Arkam sensin, kalem sensin daglar hey.

Yigitlerine, Çamlibel’ ine, Döne’ sine kavusturdugu için de atini bir güzelleme ile bir kere daha över:

Haykirir köpügü basindan atar,

Basini basimdan yukari tutar,

Kaçarsa kurtulur kovarsa tutar,

Alma gözlü kiz perçemli Kir atim.

Bundan sonra Çamlibel’ e daha iyice yerlesen Köroglu’ nun nami bütün yurdu, dört bir yandan tutar. Mertligi, mertçe kavgalari, düskünlerin elinden tutusu, düskünü zalime karsi koruyusu, hakki ve adaleti sevisi Köroglu’ nu dillere destan eder. Her zaman haksizligin karsisindadir ama adaletli Devlet gücüne karsi boynunun kildan ince oldugunu da bilir. Din ve devlet ugrunadir yaptiklari biraz da. Urus üstüne, Acem üstüne de savaslara katilir; bu savaslarda yigitlerine Mevla, sehitlik, kafire karsi üstünlük ugruna saf baglatir.

Fakat nihayet Köroglu da bir insandir. Gerçi bildigimiz insanlardan çok ayri, insan üstü nice güce sahiptir ama yine de insanoglu’ dur. Sonunda kendi de, yigitleri de; ati da yorulur. Köroglu artik ihtiyarlamistir.

Çürüdü gönlüm çürüdü,

Içerde yürek eridi,

Beylerin kolu yoruldu,

Kiliç döndürü döndürü.

Üstelik devir de degismege baslamistir. “Delikli demir” dedigi tüfek icat olmus, artik yigitlik baska türlü anlasilmaga baslamistir. Gögüs gögüse, erkekçe, düsmani yüzünden ve gözünden göre göre dögüsmenin yerini bir yerlere saklanip arkadan ve uzaktan vurmalar almistir. Köroglu’ na göre kahpeliktir bu ve kahpelik almis yürümüstür, alip yürümektir. Dünya sevilmez bir dünya olmustur artik. Dünyayi terk etmek vakti gelmistir. Köroglu’ da öyle yapar, dünyayi terk edip, alacagini almis verecegini vermis bir insanoglunun huzuru içinde Kirklara karisip gider… Kaynak: Türk Destanlari-M.Necati Sepetçioglu, S:152-163

Sirmali cepkeni atti koluna,

Tek elle dizgini gerdi Köroglu.

Tozlarla atilip dagin yoluna,

Yesil muradina erdi Köroglu

Daglar, omuz omza yaslanan daglar,

Sular kararinca paslanan daglar,

Azatlik ufkundan rastlanan daglar;

Bu daglara gönül verdi Köroglu.

Daglarin ardinda kalinca çile,

Köroglu yeniden gelmis dile;

Ak saçli anadan geçilse bile,

Daglardan geçilmez derdi Köroglu…

Bolu’da devlet idaresine karsi cephe alis, 1559′larda canlanmaya basladi. Levend ve bazi suhte hareketleri meydana gelmis, bundan bir çok aile zarar görmüstü. Ibrahim ve Madin (?) adindaki sakiler, köyleri basarak, yolculari soyarak, suç islemislerdi. 1560′da, Köroglu’ndan az önce Bolu’da Saltik Boyacioglu meselesi meydana geldi. Bolu Beyi tarafindan tevkif edilen bu saki de, Istanbul’dan gönderilen bir memura teslim edilerek, muhakeme için Bolu’dan çikarilmistir. Kendi menfaatlerini önde tutan ehl-i fesad sahibi sipahiler de zaman zaman sancakta huzursuzluk yarattilar. Ancak, Bolulular Istanbul’a yakin olduklarindan, sayet Bolu Beyi taraf tutarsa, hemen sikayete gidiyorlardi. Köroglu hadisesinden sonra bazen gruplar halinde Istanbul’a geldikleri ve gösteri yaptiklari da görülmüstür. Evliya Çelebi, 1645 yilina ait bir kaydinda Bolulularin bu özelligini bahis konusu ederek, “… gayet adaletli davranmak gerek. Gayr-i mesru bir kaç akçe alinsa, halki hemen üç günde Istanbul’a gidip sikâyet eder”diye yazmaktadir.

1566 senesinde bazi levendlerin Bolu softalari adina Filyos vadisindeki Devrek’te ve Bolu’nun batisinda Konrapa’da harekete geçtikleri haber alinmisti. Bunlar kendi taraftarlari ile sancagin düzenini bozmaya kalkistiginda, Bolu Bey’ine hemen bu fesadi yok etmesi emredilmisti. 1570′de, Çankiri ve Ankara yolu üzerindeki Gerede’de Doganciogullari hadisesi zuhur etti. Mustafa Pasa’ya emir yollanarak bu ailenin Gerede ve çevresindeki zararli faaliyetlerinin takip ve tespit edilmesi istenilmisti.

Mustafa Pasa, bu arada Semsi Pasa’nin sahip oldugu ve Hendek dolaylarinda otlatilan koyun sürüsüne, hüviyeti meçhul kisilerin tecavüzünü arastirmakla da görevlendirilmistir. Bazi dava sahipleri de Konrapa kadisini sikayet ettiler. Çünkü, kadi bazen Konrapa’da (simdiki Düzce Pazari) ve cani isterse buraya bir saat uzakliktaki Üskübü/Kasaba’da oturuyordu. Her iki yerde davalarin görülmesi, halki tedirgin ettiginden, Mustafa Pasa araciligi ile merkeze sikayet edildi. Istanbul az sonra yolladigi hükümde, Kadinin Düzce Pazarda oturmasinin daha iyi olacagi, emredilmisti.

1580 – 1585 tarihleri arasinda Sayalik’tan zuhur eden ve Çakal Oglu ile birlesen Köroglu, genis bir sahada kendi ününü duyurdu ve Bolu sancak beyine meydan okudu. Buna dair yazismalar, Sümer tarafindan Mühimme defterlerinden tespit edilmistir.

Celâli Isyanlari Anadolu’yu kasip kavurdukça, Bolu da bu cereyanin etkisi altinda kalmistir. Sakarya Seyhi diye mehdilik davasina kalkan Ahmed’in de Bolu’nun batisinda epeyce taraftari olmustur. Bulanik Softa ismindeki saki de sancakta korku yaratmis ve sonunda idam edilerek, cezasini bulmustur. Abaza Mehmed Pasa Izmit taraflarinda, idareye bas kaldirinca Bolu da kötü günler yasamistir. Ankara’ya gönderilen külliyetli miktardaki para kervani soyulmus ve bir çok kimse öldürülmüstü. Bu esnada Köle Oglu ismindeki Bolulu Celâli de ona katilmisti. Bolu Beyinin adamlarindan olan Semsi Pasazade ailesinin kölelerinden Süleyman isminde biri, Köle Oglu ve adamlari Süleyman Aga ile çatistirmislar ise de, sonunda ayagindan vurularak, esir edilmisti. Abaza Pasa’nin gözde bölüklerinden birine kumanda eden köle Oglu, Süleyman Aga vasitasi ile Istanbul’a yollandi ve burada vezirin huzuruna çikarildi. Naima’nin yazdigina göre, Köle Oglu vezire gayet magrurane cevap vererek;

-Sehirler urmadik, kârban basmadik, ancak zulm def’ine çalistik. Amma çün takdir böyle imis. Emir Allahindir… demistir. Köle Oglu’nun adamlari Istanbul pazarlarinda, sokaklarinda idam edilirken, Köle Oglu’da vezirin emri ile Parmak kapida halkin gözleri önünde öldürülmüstür.

Bolu, sekâvet hadiselerine uzun zaman sahne olacak, bu vaziyet XVII. XIX. yy.larda bile eski seklini muhafaza edecektir. Köroglu’nun belki de özlemis oldugu iyi bir sekilde yasamak arzusu, ne yazik ki uzun zaman gerçeklesemeyecektir.

Kimligiyle ilgili iki ayri tartisma var. Birincisi, 16 ve 17′nci yüzyilda yasadi. Yeniçeri ocagindan yetisen bir sair. 1578-1590 arasindaki Osmanli-Iran savaslarina katildi. Bir tür ordu sairidir. Digeri ise Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar genis bir alana yayilmis destansi ve türkülü halk öyküsündeki karaman Köroglu. Ikinci Köroglu, Bolu Gerede çevresinde yasadi. Asil adi Rusen. Devlete karsi ayaklandi. Sivas-Tokat yolu üzerindeki Çamlibel’e yerlesip eskiyalik yapti.

Ama adil bir eskiya idi. Bir baska söylentiye göre de, Bolu Beyi’nin seyisi Yusuf’un oglu Rusen Ali asil Köroglu’dur. Bolu Beyi, babasi Yusuf’un gözlerine mil çektirdi. Rusen Ali, babasini sagaltmak için Aras Irmagi’na götürdü. Ama ilaç olacak köpükleri kendisi içip yigitlik ve sairlik gücü kazandi. Çamlibel’e yerlesip babasinin intikamini almak üzere Bolu Beyi’ne savas açti. Köroglu hikayesi, Azerbaycan, Iran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Balkanlar’da da bilinir. Yeniçeri asigi Köroglu’nin siirleri dil ve anlatim bakimindan öykü kahramani Köroglu adina söylenen siirlerden çok farklidir. Köroglu ile ilgili ilk arastirmayi Pertev Naili Borotav yapti. Cahit Öztelli’nin de Köroglu-Dadaloglu ve Kuloglu adli yayinlanmis bir arastirmasi var.