Bolu

Bolu

Nüfus
270.654
Yüz Ölçümü
8.294
Ilce Sayisi
9
Vali
Mehmet Ali Türker
Belediye Baskani
Alaaddin Yilmaz

 

Bolu

Genel Bilgi

Türkiye yüzölçümünün % 1,05′lik bölümünü kaplayan Bolu ili, Karadeniz Bölgesi’nin Bati Karadeniz bölümünde yer alir. Dogu-Bati uzunlugu yaklasik 186 km.dir. Bolu’nun, Dörtdivan, Mengen, Mudurnu, Gerede, Göynük, Kibriscik, Seben, Yeniçaga ve Merkez ile birlikte 9 Ilçesi bulunmaktadir. Bolu Il Merkezine göre; Dörtdivan, Yeniçaga ve Gerede doguda, Mengen kuzeydoguda, Göynük ve Mudurnu güneybatida, Seben ve Kibriscik ise güneyde yer almaktadir. Bolu’nun, batisinda Düzce ve Sakarya, güneybatisinda Bilecik ve Eskisehir, güneyinde Ankara, dogusunda Çankiri, kuzeyinde Zonguldak ve kuzey dogusunda Karabük yer alir. Ilimizin merkez ve diger ilçelerin yüzölçümleri km2 olarak asagidaki tabloda yer almaktadir.

 

Tarih

Bir zamanlar Hitit imparatorlugunun sinirlari içinde yer almis olan Bolu, sirasiyla;Frigya ve Lidya Kralliklarina baglanmistir. VI.Yüzyilda Lidya ile birlikte Iran Imparatorlugunun egemenligi altina girmistir.MÖ.IV.yüzyilda bu topraklari Büyük Iskender,Makedonya Imparatorluguna katmistir. MS..II.yüzyilda Roma imparatoru Hadriyan,meshur Romali komutan Antonius’ un dogum yeri olmasi dolayisiyla bu kente bir çok yapilar yaptirmistir. IV yüzyilda Imparator II.Theodosius kenti Honoriada eyaletinin merkezi haline getirilmistir. Bolu, Roma Imparatorlugunun ikiye bölünmesiyle Bizans Imparatorlugunun payina düsmüsse de eski önemini bu devirden itibaren kaybetmistir. VII.ve IX. yüzyillar arasinda Anadolu içinde batiya dogru ilerleyen Islam ordularinin,arada bulunan daglar yüzünden buralara kadar sokulamamis oldugu söylenirse de XII.yüzyilda Anadolu Selçuklarinin parlak devirlerinde ve izleyen yüzyilin basinda Ilhanlilarin egemenligi sirasinda iç Anadolu’nun Kuzeybatisinda Türk egemenligi kurulduktan sonra,bütün bu yörenin de ele geçirilmis olmasi,Bizans devri esnasinda da akinlara maruz kaldigini göstermektedir. Bolu ve yöresi,II.Osmanli Padisahi Orhan Gazi tarafindan fethedildigi zaman, sehir Yildirim Beyazit tarafindan imar edilmis,hanlar,hamamlar,yollar,camiler yapilmistir.Timur istilasindan sonra Bolu yöresi, Isfendiyar Ogullarinin tecavüzüne ugramissa da II.Murat zamanina kadar Osmanli Idaresine girmistir. Bolu uzun süre Anadolu ve daha sonra Kastamonu eyaletinin ilçe merkezi olarak kaldiktan sonra, 1867′den itibaren yine Kastamonu’nun bir sancagi olarak teskilatlandirilmis, Mesrutiyetten sonra ise müstakil sancak haline sokulmustur. Cumhuriyet devrinde Il haline getirilmistir.

Bolu, tarihinin her devresinde ilgi çeken yörelerden olmustur. Thrak asilli kabile, Güney armara’da ve Bolu bölgesinde yayilmistir. Thynler, Mariandyenler ve Kaukonlar birlikte yasamislar, zamanla, Bithyn adi altinda göze çarpmislardir. Romalilari, Dogu Roma ve Bizans takip etmistir. Bithynia, doguda Paphlagonia, güneyde Phyrygia sonra Galatia,kuzeyde Pontus Euxinos ile çevrili idi. Batida ise Propontis denilen Marmara Denizi ile Bosphorus yani Istanbul Bogazi yer almakta idi.

Bithynia, sik el degistirmesine ragmen, cografi ve askeri bakimdan ayni adi korumustur. Honorias, Optimatum ve Bukellerion da thema yani askeri yönetim olarak karsimiza çikmaktadir. Askeri valiler genelde, Nikomedia veya Bitthynion/ Klaudiopolis’de oturmuslardir. Bithynia’nin tabii sinirlari içinde kalan akarsular: Sangarios, Billieus,Hypios ve Gallaus’dur. Sangarios, Bolu’yu batidan ve hem de güneyden sinirlamaktadir. Kaynagi Sivrihisar yakinlarindaki Sangia köyü idi. Billieus/Filyos , Bolu yakinindan geçen yörenin en önemli akarsuyudur. Büyüksu ve gelen diger kollari aldiktan sonra , Herakleia Pontika ile Tieion arasinda, Tieion’a daha yakin yerde Pontus Euxinos’a dökülmektedir.

Hypios veya Hypius denilen bugünkü Melen Çayi da kaynaklarini, Bolu’nun kuzeyindeki daglardan almakta, genis bir yay çizerek, Daphnusius Gölü’nü terk ile kuzeye yönelmektedir. Dia ile Daphnusia Adasi arasinda, Sangarios’un dogusunda denizle birlesmektedir. Bu akarsular bol sulu olup, düzenli akislarini hemen her mevsim yagmakta olan yagmura borçludur. Astakosx/Nikomedia Körfezinden doguya dogru uzanan daglar, Bithynia Olympuslari olarak bilinmektedir. Bithynia’yi boydan boya katetmekte ve Paphlagonia’da Olygasus Siradaglari ile birlesmektedir. Bu daglar arasinda oldukça verimli vadiler ve ovalar bulunmaktadir. Nikomedia, Sophon, Tarsia, Lateas, Hypios, Salone ve Krateia Ovalari örnek verilebilir. Bol yagislar nedeni ile ovalar, yemyesil görünüm kazanmistir.

arsia, Hypios ve hatta Salone Ovasinda batakliklara sebebiyet vermistir. Pontus Euxinos ile Sangarios arasindaki kuzey güney kesitinde, deniz, orman ve bozkir bulunmaktadir. Nikomedia ile Paphlogoni arasinda ise gittikçe yükselen ovalar bir birini takip etmektedir. Krateia’da ise orman örtüsü azalmaktadir. Bithynia’nin ilk ve orta çagdaki meshur yerlesme yerleri Nikomedia, Sophon, Tarsia, Demetrium, Lateas Prusias, Bithynion, Krateia, Koinon, Gallikanon, Dablis, Kabaia, Modrene sahilde ise Thynia, Dia ve Herakleia Pontika’dir. Simdiki Bolu, Bithynion Harabeleri üzerinde yükselmektedir. Hz. Isa’nin dogumundan evvel, Bithyn’ler tarafindan kurulmustur. O yüzden Bithynion adini almistir. Hayvanciligi meshur olup, Salone Ovasinda yapilan peynirleri ile söhret kazanmistir.

Bithynion Kalesinin izleri bugün mevcut degildir. Romalilarin gözderinden Antinous, Bithynionlu oldugu için, bu Bithynia sehrinden haberdar olabilmekteyiz. Hellenlesmenin sona ermesi ve latinlesmenin iyice hissedilmeye baslamasi üzerine, Bithynion eski karakterini kaybetti. Sik meydana gelen depremler sebebi ile Roma yöneticileri, burasini yeniden imar ettiler. O nedenle, Roma kaynaklarinda Bithynion yerine Claudiupolis ismi benimsenmistir. Imparator Claudius adina Claudius sehri denilmistir. Claudius Latin, polis (sehir) ise Grek kökenli kelimelerdir. Bizanslilarin yönetiminde ise Claudius/Klaudiupolis kullanilmaya devam edilmistir. Gerek tarih cografya ve gerekse kitabelerde ayni adlara rastlanmaktadir.

Ilk Selçuklu akinlarinda bile ayni isim kullanilmaya devam edilmekte idi. Fakat XIII. ve XIV. yy baslarinda Bizanslilarin Klaudiopolisi, artik yerini yeni bir isme birakacaktir. O da, Boli/Bolu’dur. Bazi batili seyyahlarin ve tercüme eserlerin etkisinde kalinarak grekçe polis: sehir ile ilgili oldugu ileri sürülmüsse de dogru degildir. Bor, eski Türkçede kullanilmaktadir. Kipçak kabilelerinden biri Ulu-Kiçi Borli diye anilmaktadir. Zagfiran/Safran – Borli ve Tarakli – Borli, yaninda Klaudiopolis yerine sadece Borli/Bolu da kullanilmistir. Ilhaniler devrinde daha çok “Bol” kökünden yapilan isimlere tesadüf etmekteyiz. Devlet idaresinde rol oynamis üç Bol-i-gan Hatun’dan haberdariz. Pontus Euxisons sahilindeki Thyhia, simdiki Kefken Adasidir.

Bir ara, Daphnusia adasi diye de taninmistir. Ispanyol Seyyahi Ruj Gonzales de Clavijo da sonuncu ismi zikretmektedir. Roma ve Bizans devresinde, küçük bir yerlesim yeri olarak karsimiza çikan Dia/Diospolis, XIV. yy.da, Bolu bölgesinden tasarak sahillere kadar yayilan, Eleaus Çayi kiyisinda, bazen güneydeki tepelere yerlesen Kerameddinlilerin iskân sahasidir.

Denizden görünüsü beyaz oldugu için de buraya Akçasar/Akçasehir denilmistir. Cumhuriyet döneminde, Dahiliye Vekaletinin karari ile yöre, fatihi Akçakoca’dan dolayi sehir kaldirilmis ve “Koca” ilave edilmistir (1934). Böylece Akçakoca ortaya çikmistir. Pontus Euxinos/Karadeniz, doguda dik bir arazi yapisi ile kuzeye dogru yönelir. Iste, tam kösede yine bir çay kenarinda “Alap” kabilesinin iskâna açtigi Alapli kasabasi da tarihi yörelerdendir. Arazi yukarida tabii bir liman meydana getirir.

Bu burun iyice denize dogru girer. Mariandynlerin ilk yerlestikleri, belki de iskâna açtiklari Herakleia, adini destan kahramani meshur Hercules/Herakles’den almaktadir. Miletos kolonisi olarak sakin bir koyda kurulan Herakleia, digerlerinden ayirt edilmek için her zaman Pontike sifati ile kullanilmistir. Böylece, Hellenistik zamanlardan Türklerin gelisine kadar Herakleia Pontika kendi kabi içinde kalmamis, kolonizasyon rüzgarina uyarak, Karadeniz’in simdiki Kirim sahillerinde kendisine ekonomik güç saglayacak “polisler” (sehirler) kurmuslardir.

XIV. yy.da, Herakleia’dan bozulma Erakle / Erekli – Eregli kelimesi ortaya çikmistir. Osmanlilar döneminde, Mudurnu, Gerede ve Bolu’nun iskelesi durumundaki yerlerden biri de Bender-Eregli idi. XIX. yy.da ise yine diger Ereglilerden ayirmak için de Bahr-i Siyâh (Karadeniz) Ereglisi mülki bölünüste göze çarpmaktadir. 1921 yilina kadar Bolu Sancagindaki Eregli, BMM’nin aldigi bir karar ile Zonguldak Vilayetine/Iline baglanmistir. Eski cografyacilara göre, Bithynia’nin baskenti körfez sonundaki Nikomedia idi. Bithynia Krali Nikomedes tarafindan baskent olabilecek bir sekilde insâ ettirilmistir.

Burasi ile Klaudiopolis arasindaki yerler Sophon (Sapanca), Regio Tarsia, Lateas, Demetrium ve Prusias’dir. Sonuncusu Hypios Çayi (Melen) kenarinda kurulmustur. Hypia ve bir ara Kieros diye isimlendirilmistir. Fakat, Herakleia’ya dogru arazisini yeniden genisleten Bithynia Krali Prusias, Bithynion gibi Bithyn karakteri tasiyan yeni sehre Prusias adini verdi. Bithynia”in baska iki Prusias sehri mevcuttu. Bunlar Olympos etegindeki Prusias (Bursa) ve digeri de Gemlik Körfezindeki Prusias pros Mare idi. Her ikisinden ayirt etmek için de Hypios kenarindaki sehre, bu çaya nisbetle Prusias pros Hypios denilmistir. Anlami, Hypios Prusias’idir. Üzerindeki kültürleri en iyi sekilde tasiyabilmis olan Prusias, Klaudiopolis’in en gözde sehirlerindendi.

XIV. yy.a kadar Prusias’i muhafaza edebilmistir. Osman Gâzi’nin arkadaslarindan Konur Alp tarafindan Türk hakimiyetine sokulmustur. Bu yüzden Prusias adi unutulmus, Eski Bag olarak tarihi seyrini devam ettirmistir. Ahâli arasinda Eski Bag, “g” kelime sonunda kullanilmadigi için, Eskiba / Üskübü ortaya çikmistir. Üsküdar ile Kayseri’deki, Erzincan’daki benzer isimleri örnek verebiliriz. XIX. yy.da bu resmi isim kullanilirken, halk arasinda zaman zaman “Kasaba” da Üskübü yerine söylenmistir. XIV. yy.da, bir köy halinde olan Düzce, geçen zaman zarfinda gelisme kaydetmis, 1871′de kaza yapilmistir. Böylece Üskübü’nün yildizi sönmeye baslamistir.

Osmanli kaynaklarinda Üskübü ve Düzce’yi içine alan yöreye Konur Alp Ili deniliyordu. Fatihi Konur Alp’e izâfeten verilen isim zamanla Konrapa sekline dönüsmüstür. Ancak, üskübü ve Konrapa da uzun ömürlü olamadi. Ada, Han Dagi (Hendek) gibi bir Pazar yeri olarak sivrilen Düz Bazar, Düzce Bazar kaza merkezi haline gelmis, Rumeli, Balkanlar, Dogu Karadeniz, Dogu Anadolu ve hepsinden önemlisi Kafkasya’dan göç edenlerin sagladigi imkânlarla hizla büyümüstür. Iste böylece Düzce Kazasi, simdiki ilçe sekillenmistir.

Kuzeydogusundaki Yigilca, batisindaki Gümüsâbâd, yörüklerin iskânina açilmis Dari Yeri Vâdisi ve Kaynasli, Düzce’nin büyümesinde etkili unsurlardir. Imamlar/Gölyaka, Cumayeri/Cumaovasi, Bey Köyü gibi merkezler de Düzce’yi büyük ilçeler arasina sokmustur. Bolu’nun güney-batisindaki, eski Bihynia, Phrygia ve Galatia kavsagindaki Koinon Gallikanon, Nikomedia-Ankyra (Ankara) yolu üzerinde bulunuyordu. Eski tarihi pek bilinmeyen yöre, Osmanlilarin, belki de hristiyan Türklerin Bizans dünyasindan ilk ayirdiklari kasabadir.

Tarakli ile Mudurnu arasindaki yol XIV. XV. yy.da Bursa Ipek Yolu diye nitelendirilmektedir. Iste son derece önem kazanan bu ara yol, Ibn Battûta’nin gezisi ile etraflica tanitilmistir. Göynümek fiilinden türetilen isim, “yanik” manasina gelmektedir. Göynük-Bolu yolu üzerindeki Modrene, Gallus Çayi üzerinde göze çarpmaktadir. Orman ile bozkir arasinda geçis noktasidir. Kelimenin mensei karanliktir. Muhtemelen Modrene’nin Türkçeye aktarilmis halidir. Mutirni, Muturni, Mudurnu ilk defa Osmanli akincilari ve Ertugrul’un kader dostu Samsa Çavus tarafindan Türk idaresine kazandirilmistir.

Yildirim zamaninda cami ve hamam ile süslenmistir. Bagdad Caddesi üzerinde olusundan dolayi da Kanûni’nin Sadrazami Rüstem Pasa kasaba yakininda büyük bir kervansaray yaptirmissa da simdi izi bile kalmamistir. Bolu’nun dogu ve kuzey-dogusundaki önemli yerlesme merkezleri Gökçesu, Mengen, Devrek, Çaga, Dörtdivan ve Gerede’dir. Gerede, Bithynia’nin Paphlagonia sinirindaki stratejik mevkiindedir. Ayni sekilde, burasi ile Galatia da kontrol edilmektedir. Bithynialilar zamaninda varligi bilinmektedir. O zamanlar, Krateia ismini alan yöre bir ara paralarda da görüldügü gibi Flaviopolis diye söylenmistir. Selçuklu akinlari ile Türklesmenin ilk görüldügü bölge Krateia’dir Bu isim yeni fatihlerce ve ahalice Kerde / Gerede sekline sokulmustur.

Osmanli- Çandaroglu, sonra Isfendiyarlilar zamaninda, sik sik mücadele sahasi özelligini tasimistir. Bir ara Gerede Sultanligindan bile bahsedilmistir. El-Ömerî ve Ibn Buttûta’da kisa fakat ilgi çekici bilgilere rastlanmaktadir. Gerede, her zaman Osmanli kasabasi olarak kalmistir. Soguk bir iklimde bulunmasina ragmen, dericilikte, hayvancilikta, Bolu’nun sanayi sehri özelligini tasimistir. Kuzeydeki Mengen ormanlik bir alanda göze çarpmaktadir. Ilhanli devri kaynaklarina göre Mengen/Mangan, Men/Man kökünden türetilmistir. Devrek de, Türkçe menselidir. Balikesir yöresinde ve bazi Anadolu köylerindeki asiretler “Devrekli” diye taninmaktadir.

XIX. yy.da Bolu’ya bagli gözüken Devrek, II. Abdülhâmid zamaninda onun adiyla, Hamidiye diye söylenmistir. Hamidiye, Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde, sirin ormanli bir kasaba olarak anlatilmaktadir. Bolu ile Gerede arasinda, göl kenarinda kurulan Çaga, civarindaki Roma devri eserleri dikkate alinacak olunursa, hayli eski bir geçmise sahiptir. Mengen yolu üzerindeki bogazi çevreleyen Çaga, tam Türk karakteri tasimakta ve geçirdigi talihsiz yangin sebebi ile de köhnelesmeye yüz tutmustur. Sultan Resad adina teskil edilen yeni kasaba, Resadiye adini almistir. Gölün güneyinde simdiki yerinde Yeniçaga ise adini M. Kemal Atatürk’e borçludur. 1934′de, Dahiliye Vekaletinin karari ile Resadiye yerine Yeniçaga ortaya çikmistir.

Osmanli kaynaklarina göre, Bolu’nun dogusundaki yerler Konur Alp, Sahin Bey, Hizir Bey ve Eflagan Bey tarafindan Türk hakimiyetine sokulmustur. Düzce’deki Konur Alp Ili gibi buralarda da “Hizir Bey Ili”, “Eflagan Bey Ili” deyimleri tarihteki yerini almistir. Bolu’nun Osmanlilar zamaninda kuzeydogu siniri Amasra’da noktalaniyordu. Bartin ve çevresindeki yerler “Divan” ismi ile bilinmekteydi. Evliya Çelebi ve Osmanli belgelerindeki “divân”lar, onikiye kadar ulasmaktadir. Gerede’ye bagli, Yeniçagi’nin hemen güneyindeki “Dört Divân”da, Türkmenlerin en yogun bulundugu alanlardi ki “Köroglu” destanini da buraya tasiyanlarin çocuklaridir. Ilkçagdan Osmanlilara kadar sehirlerin, önemli bogazlarin ve vadilerin, kasabalarin korunmasi “kale”ler vasitasi ile saglaniyordu.

Bolu ve çevresinde de sik savunma kaleleri agi göze çarpmaktadir. Düzce’dekiler; Üskübü, Üçköprü, Beyköyü, Kadife Kale diye taninmaktadir. Göynük, Mudurnu, Tarakli kale harabeleri günümüze kadar gelebilmistir. Bolu Ovasinda iki önemli kale vardir. Ova ortasinda bir tepeyi taçlandiran Bolu Kalesi, simdi mevcut degildir. Bithynion ve Romalilarin insa ettikleri Claudiopolis’in içinde kaldigi surlar, XVII. yy.da tamamen islevini yitirmisti. XII. yy sonlarinda ise, Türk baskilarina karsi, asilmayan surlarinin bulundugu anlasilmaktadir. Hisar Tepesi, iç kalenin bir hatirasi olarak halk arasinda yasamaktadir. Kuzeydogu tarafinda bir de gölün yer aldigi bilinmekte olup günümüzde buraya Gölyüzü denilmektedir.

George Perrot ve arkadaslarinin tanittigi Hala/Hali Hisari, Çakmaklar köyü üzerinde, Bizans karakterini tasimakta idi. Ancak, Hali Hisari da, önemli ölçüde tahrip edilmistir. Seben ile Kibriscik’da kale izlerine tesadüf edilmemistir. Çaga’nin, XIV. yy.da kaleye sahip oldugu kayitlardan anlasilmaktadir. Evliyâ Çelebi, göl yaninda kaleden de bahsetmektedir. Gerede Kalesi Bolu’daki gibi yüksek bir tepede kurulmustur. Tarakli Borlu, Bolu ve Ankara taraflarini iyi bir sekilde kontrol altinda bulundurabiliyordu. Keçi Kalesi de denilen, Gerede kalesi iç kale vaziyetine düstügü için, onarimsizliktan harap olmustur.

Leave a reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>